08 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ ETKİNLİĞİ

TMMOB Aydın İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu 08 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günün nedeni ile 05 Mart 2016 tarihinde etkinlik düzenlemiştir.

Eklenme Tarihi: 08/03/2016

TMMOB Aydın İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu 08 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde 05 Mart 2016 tarihinde Kuşadası Caferli Güzelleştirme ve Geliştirme Derneği üyelerini Caferli Köyünde ziyaret etti. Sıcak bir karşılama ile başlayan ziyarette dernek başkanı Sayın Nazlı Deniz Kuruoğlu ve dernek üyeleri tarafından, IKK Kadın Çalışma Grubu üyelerimize köyde yapılan çalışmalar kısa bir gezi eşliğinde anlatılmıştır. Karşılıklı fikir alışverişinde bulunan Dernek ve Kadın Çalışma Grubu üyelerimiz yaptıkları bu ziyaretlerinde meslektaşlarımızdan edindiği 170 adet hikaye ve roman kitaplarını ihtiyaç sahibi öğrencilerimize verilmek üzere derneğe bağışlamıştır.

Ayrıca TMMOB Aydın İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu 08 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeni ile hazırlamış olduğu aşağıda ki basın açıklamasını da Caferli Köyü`nden bildirmiştir.

TMMOB İKK AYDIN KADIN ÇALIŞMA GRUBU BASIN AÇIKLAMASI

Bizler Türkiye Mühendis Mimar Odaları Birliği bileşenlerinden Aydın TMMOB Kadın Çalışma Grubu`nu oluşturan kadın teknik elemanlarız. Bilindiği gibi 8 Mart 1857 tarihinde ABD`nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında başlattığı grevde polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can vermiştir. Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin`in , 26 ? 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka`nın Kopenhag kentinde düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart`ın (Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisi oybirliğiyle kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart`ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etmiştir. O yıllardan bu yıllara dünyada ve ülkemizde her yıl 8 Mart tarihlerinde kadınların ezilmişlikleri ve bunun haykırışlarının dillendirildiği açıklamalar, söyleşilere ve bir dolu toplantılara konu olmaktadır. Ancak hafızalarımıza dayanan geçmişi hatırladığımızda, bu haykırışların büyüklüğünde hiç azalma ve aksine giderek artan sorunların bu alanda katedilen bir yolun ve kazanımların olmadığı gerçeğini göstermektedir.

Yine haykırdığımız ve ısrarla haykıracağımız gerçek şudur ki, Bizler, ülkemizin önemli teknik insan gücünün bir yarısını oluşturan bireyler olarak; bilim ve tekniğin, akademik yaşantımızda edindiklerimiz ve çalışma hayatımız boyunca kazandığımız tecrübelere göre doğaya ve çevreye dost olmadan yapılan müdahalelerin zararlarının ve kayıplarının telafi edilemeyeceğini biliyoruz. Sermayenin gelişiminin, doğal çevrenin korunması ilkesinin üstünde tutulması ülkemizin toprağına, havasına ve suyuna kısaca ekolojik çevreye verdiği zararların önlenmesi için sivil toplum örgütleri tarafından yargı alanında büyük mücadeleler veriliyor. Oysa geçmişte "Devlet" ormanları canlıları, doğayı koruma tedbirleri alırken günümüzde yerel sakinler bulunduğu doğal yaşam çevrelerini, ağacı, ormanı, suyu enerji ve madencilik yatırımlarının zararlarından korumak için Artvin Cerattepede, Bergamada, Sinopta ve daha birçok coğrafyada büyük mücadeleler verilmekte. Oysa bilim ve doğru tekdir. Bizler ülkemizin kalkınma sürecinde en büyük önceliğimizin doğal çevremizin korunması ve bunun için bilim ve tekniğin ortak paydamız olmasını istiyoruz. Yine unutulmamasını istiyoruz ki, Doğa Atalarımızdan Miras Değil, Çocuklarımızın Emanetidir.

Ayrıca ülkemizde kadına yönelik şiddet, özel ve kamusal alanda artarak devam ediyor. "çocuk gelinler". "çocuk anneler" sorunu ülkemizde, görmezden gelinemeyecek tadar büyük bir boyuta ulaşmıştır. Türkiye`de her dört evlilikten birinde çocuk gelin mevcuttur. Bu durumun da kız çocuklarımızın başta eğitim haklarını ellerinden aldığı, ergen gebelikler ile fiziksel ve psikolojik darbe almalarına neden olduğu tartışmasızdır.

Bu ülkede;

  • 2002 yılından 2009 yılına kadar kadın cinayetleri oranı yüzde 1400 arttı.
  • Son 5 yılda 1134 kadın öldürüldü.
  • Kadınların %40`ı kocaları, %26`sı akrabası, %14`ü tanıdığı biri, %13`ü erkek arkadaşı, %7`si eski kocası tarafından öldürülüyor.
  • Bu cinayetlerin %47`si kadının, hayatına dair verdiği bir kararı uygulamak istemesi sebebiyle, %25`i boşanmak istemesi sebebiyle, %10`u ise ekonomik sebeplerle işleniyor. ?Kadın cinayetlerinde ateşli silah kullanma oranı % 80`lere ulaştı.
  • Dünya Sağlık Örgütü`nün (WHO) 2000 ?de yayımladığı bir istatistikte dünyada eş ve sevgililerinin saldırısına en çok uğrayan kadınların %57.9 ile Türkiye`de olduğu biliniyor. 
  • Dünya ölçeğinde ise, her üç kadından biri şiddet görüyor.

Buna rağmen tacizciler, tecavüzcüler ve kadın katilleri tahrik indiriminden yararlanmakta ve hatta serbest bırakılmaktadır.                                                      

TBM Meclisinden beklenen düzenlemeler halen komisyonlarda yasalaşmayı beklemektedir. Bizler kadın cinayetlerindeki ceza indirimini kabul etmiyoruz. Bununla ilgili toplumda geniş bir uzlaşma olmasına rağmen hala gerekli yasal düzenlemelerin yapılmamasını anlayamıyoruz. Yine bizler zorlu bir eğitim hayatından sonra çalışma hayatına girmemizde ciddi engellerle karşı karşıyayız. Birçok kurumda halen teknik elaman yönüyle büyük istihdam açıkları olmasına rağmen gerekli kadroların açılmaması nedeniyle eğitim gördüğümüz alanlar yerine farklı alanlarda çalışmaya zorunlu bırakılıyoruz. Bu durumun değişmesini ve teknik elemanlara kamuda gerekli istihdam imkânlarının açılmasını istiyoruz.

Kadınlar olarak bir kez daha söylüyoruz;

  • Cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılmasını, eylem ve eğitim projelerinin kadın örgütleriyle birlikte hayata geçirilmesini,
  • Kadınların ekonomik özgürlüğü için çalışmasının önündeki engellerin kaldırılmasını, sosyal güvenlik, parasız eğitim ve parasız sağlık haklarından yararlanılmasının sağlanmasını,
  • Aile içi şiddeti ve genel olarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek için kampanyalar, ana-baba eğitim programları başlatılmasını,
  • Medyanın, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti teşvik edici yayınlar üzerinde kendi oto-denetim mekanizmasını kurarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçmesini,
  • Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılmasını, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılmasını,
  • Evde, sokakta, işyerinde, gözaltında, cezaevinde yaşanan kadına yönelik şiddetin sorumlularının yargılanmasını ve caydırıcı yasal tedbirler alınmasını istiyoruz.

Kadınların;

  • Sistem tarafından ucuz işgücü olarak görülüp; güvencesiz, kayıt dışı, düşük ücretlerle, 18 saate kadar çalıştırılmasına,
  • Performans adı altında çok çalıştırılıp, rekabete itilmesine,
  • İşyerlerinde kreş, çocuk bakımevleri olmadığı için çalışma yaşamından dışlanmasına,  
  • Ev işleri, çocuk, yaşlı ve hasta bakımının sadece kadınların göreviymiş gibi gösterilerek bir kez daha sömürülmesine,
  • Kadın cinayetlerine ve faillerin çeşitli adlar altında ceza indimi alması ya da serbest bırakılmasına,  
  • Namus kavramının kadın cinselliğiyle özdeş görüldüğü sistemde, töre-namus adı altında baskıya, işkenceye uğramasına, öldürülmesine,
  • İşyerinde, sokakta, evde; taciz, tecavüz ve saldırıya maruz kalmasına, 
  • Yasaların, toplumsal yaşamın kadınları ikincilleştiren yapısına,
  • Daha yoksul olduğu için eğitim, sağlık gibi temel haklardan her geçen gün mahrum edilmesine,
  • Nedeni ya da tarafı olmadıkları savaş politikalarının bedelini ödemeye mecbur bırakılarak; acı, gözyaşı ve göçe itilmesine, tecavüze uğramasına,
  • Başkaldıranlarının toplumdan dışlanmasına, politikleşip, özgürlük istediğinde gözaltına alınıp, tutuklanmasına,
  • Neo-liberal muhafazakâr ataerkil politikalarla bedeninin, emeğinin ve kimliğinin sömürülmesine karşı İSYANDAYIZ!

TMMOB`li kadınlar olarak, erkek egemen sınıfın çıkarlarına hizmet eden cinsiyet ayrımcılığı çözülmeden özgür ve eşit bir toplumun yaratılmasının mümkün olmadığı, gericiliğin kadın özgürlüğüne bir tehdit olduğu bilinciyle, kadını inkâr eden her türlü ideolojiye karşıyız.

Bundan önce olduğu gibi bundan sonraki mücadelemiz de kadının var olma mücadelesidir.  Tüm bu olumsuzlukların içinden, 8 Mart`ın mücadele ruhuyla çıkılabileceğine olan inancımızla, kadınların eşitlik ve özgürlük kavgasını selamlıyoruz.

TMMOB IKK AYDIN KADIN ÇALIŞMA GRUBU






TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası